ALADAĞLAR ve DEMİRKAZIK Dağına nasıl tırmanılır? Dağcılardan bilgi aldım (NİĞDE) T.R

Aladağlar, Kayseri-Niğde-Adana illeri arasında bulunan dağ sırası, bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliği bakımından zengindir. Bu nedenle dağın hektarlık bölümü ilk önce Hacer Ormanı Tabiat Parkı adı altında koruma altına alınmıştır, ardından 1995 yılında biraz daha geniş bir yüzölçümüyle Milli park olarak ilan edilmiştir. Akdeniz Bölgesi’nde, Niğde, Kayseri, Adana illeri sınırları içinde Aladağlar üzerinde yer almaktadır. 1995 yılında ilan edilmiştir. Yüzölçümü hektardır. Toros sıradağlarının en yüksek zirvelerine sahip olan Aladağlar jeolojik olarak da Türkiye’nin en ilginç yerlerinden biridir. Buzul Gölleri ve Kapuzbaşı Şelaleleri görülmeye değer yerlerdir. Millî parkın düşük rakımlı kesimlerinde kızılçam bulunurken, yüksek kesimlerde sedir, karaçam ve göknar toplulukları bulunmaktadır. Ağaç sınırının üzerinde ise kayalar arasında yetişen alpin çayırlar mevcuttur. Alanın florasında endemik bitki türleri oldukça falzadır. Millî parkta yaban keçisi, yaban domuzu, kurt, çakal, sansar, gelengi gibi memeliler bulunur. Ayrıca kaya kartalı ve küçük kartal gibi kartal türleri ile sakallı akbaba, kızıl akbaba ve küçük akbaba bulunur. Kuş gözlemcilerinin özellikle görmek için geldiği urkeklik de bölgede üreyen önemli kuşlar arasındadır. En yüksek doruğu 3771 metre yüksekliğindeki Kızılkaya’dır. Aladağlar’da, tırmanışlar için 3700 metre üzerinde dört doruğun yanı sıra 3500 metrenin üzerinde 50’den fazla doruk vardır. Bu doruklar Niğde il sınırları içinde devam eden Toros dağ kıvrımlarının (Orta Toroslar) en yüksek doruklarıdır. Bölgede 100 yıldan fazla süredir profesiyonel dağcılık yapılmaktadır. Kaydedilen ilk tırmanış jeolog Franz Schaffer’in 1901 yılında gerçekleştirdiği Alacabaşı çıkışıdır[4]. Bilimsel amaçlı gerçekleştirilen bu seyahati takiben Avrupalı tırmanıcılar Georg Künne, Wilhelm Martin ve Marianne Martin tarafından 1927 yazında bölgeye bir ekspedisyon gerçekleştirilmiştir ve Demirkazık, Kızılkaya, Eznevit, Kaldı ve Alaca zirvelerinin ilk çıkışları yapılmıştır. Her mevsimde tırmanış gerçekleştirmek mümkündür. Ancak dağcıların bu kararı kendi bilgi, deneyim ve fiziksel yeterliliklerine göre karar vermesi gerekir. Kışın yoğun kar, tipi ve rüzgar görülür, sıcaklıklar uzun süre donma noktasının altında seyreder. Sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte lkbahar mevsimi en fazla çığın görüldüğü zamanlardır. Şubat-Mayıs arasında tırmanış yapacak kişilerin çığ koşullarına özellikle dikkat etmesi gerekir. Havaların ısındığı, kar miktarının azaldığı ve günlerin daha uzun olduğu Haziran ve Temmuz aylarında tırmanış faaliyetleri artar. Bu dönemde su kaynakları da boldur. Ağustos ve Eylül ayları hava koşullarının en stabil olduğu, yağışın çok az görüldüğü aylardır. Bu aylar da tırmanışa uygun olsa da, yaz sonuna doğru su kaynaklarının kurumasından dolayı tırmanışçılar yanlarında ihtiyaçları olan suyu taşımak zorundadırlar. Tırmanış yapacak kişilerin olası acil durumlarda iletişimi sağlamak adına tırmanışlarını jandarmaya bilgilendirmesi gerekmektedir. Bunun haricinde, Uludağ’da yaşanan bir kaza sonrası Türkiye genelinde dağcılık amacıyla gerçekleştirilen her türlü tırmanış için önceden yazılı izin alınması gerektiğine dair bir genelge yayınlanmıştır. Ancak bu genelge beraberinde tartışmaları da beraberinde getirmiş, pek çok dağcı tırmanış izninin dağcılığın ruhuna aykırı olduğunu belirtmiştir[5]. 2022 Aralık itibarıyla bu uygulamada tutarsızlıklar vardır. Bölgede farklı derece ve zorluklarda pek çok tırmanış rotası bulunmaktadır. Ziyaretçiler eğer deneyim sahibi değillerse olası kazaları önlemek adına tırmanışlarını sadece rehber eşliğinde gerçekleştirmeleri gerekir. Milli park sınırlarının hemen dışında, kuzeyde Çukurbağ ve Demirkazık köylerinde, güneyde ise Ulupınar ve Kapuzbaşı köylerinde aktif pek çok turizm firması, rehber ile pansiyon ve bungalov tipi konaklama tesisi vardır. Kazalar Tutulan kayıtlara göre Aladağlar, Türkiye’de en çok dağ kazasının yaşandığı bölgedir. Bunun en büyük sebebi, diğer dağlara kıyasla bölgeye daha fazla sayıda eğitim, tırmanış ve yürüyüş amaçlı faaliyet düzenlenmesi denebilir. Türkiye’deki ölümlü dağ kazaları en çok düşme ve çığ sebebiyle gerçekleşmiştir. Bölgede kaydedilen ilk ölümlü kaza 1956 yılında olmuştur ve Engin Kongar hayatını kaybetmiştir.
Back to Top